Gökhan Karakaş – Türkiye’nin turizm üssü Bodrum’da 31 Temmuz’da başlayan orman yangınlarından en çok etkilenen dağ köyleri. İlçenin yüksek tepelerinde yüz yıllar önce kurulan dağ köylerinde ya da mahallelerinde yaşayanlar tarım, hayvancılık, zeytincilik ya da arıcılık ile hayatlarını sürdürüyor. Kızılçam, sarıçam ve sedir ağaçlarının ortasında kurulu köylerinde şehir merkezine ulaşım olanakları sınırlı olan köylüler, orman yangınlarının şiddetini en yoğun hissenler.
300 zeytin ağacı yandı
Bodrum’da yangınların başlangıç noktası olan Mazıköy’e bağlı Bayır Mahallesi’nde yaşayan Dursun Karçam, 300 zeytin ağacının yanmasını gözyaşları içinde izlediğini belirtti. Dört kuşak öncesinden kendisine kalan zeytin ağaçlarının aynı zamanda bir geleneğin temsilcisi olduğunu ve bundan sonra yeşermesi için hiç umut taşımadığını vurguladı. Karçam, 2006 yılında aynı bölgede çıkan ve dört günde söndürülen daha ufak çaptaki yangından sonra gerekli dersler alınsaydı bu yangının bu boyutta yıkıcı etkisinin olmayacağını söyledi.
Bodrum’un doğusunda alevlere teslim olan dağ yerleşimlerinden Bayır’da yangının ardından sessizlik hakim. İlçe merkezine 59 kilometre mesafede bulunan Bayır, aynı zamanda 31 Temmuz öğleden sonra kendini gösteren alevlerin ilk görüldüğü yerlerden. Öğle saatlerinde yüksek tepelerdeki zeytin ve kızılçam ağaçlarında görülen alevler, kısa sürede Bodrum Yarımadası’na doğru ilerlerken, küçük bir kıvılcımın ne denli yıkıcı olduğunu kanıtladı. Yangını yaşayan Bayır sakinleri, evlerine ulaşmamasına rağmen orman dokusuna geri dönülemez oranda zarar veren yangının büyük maddi hasara da sebep olduğunu söyledi.
Köy meydanında hüzünlü bekleyişleri süren köylülerden Mehmet Kocağın, emekli bir orman işçisi.
Kocağın, 26 yıl görev yaptığı ormanlarda böylesine büyük ve etkili bir yangın görmediğini belirtirken, 2006 yılında evlerinin çok yakınında çıkan yangının bu kadar büyümeden söndürüldüğünü de ekledi. Bayır mahallesinde zeytincilik yapan Dursun Karçam ise zeytin ağaçlarının küle döndüğü yangını çaresizlikle izlediğini belirtti. 62 yaşındaki Karçam, gündüz saatlerinde başlayan yangın sırasında Pınarlıbelen köyünde bulunduğunu ve haber alır almaz gelmesine rağmen ağaçlarını kurtaramadığını belirtti.
‘4 kuşaktır zeytinciyiz’
Dursun Karçam, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Dayımın cenazesi için yakındaki Pınarlıbelen köyündeydim. Akrabalarımız yangının başladığını söyleyince panik içinde Bayır’a döndüm. Alevlerin üzerimize doğru geldiğini görüyordum ama dört kuşaktır ekip topladığımız zeytin ağaçlarına doğru yaklaştıkça yüreğim atmaya başladı. Kızılçamlardan tapulu arazimizdeki zeytinlere doğru öylesine hızlı ilerledi ki şaşırdık. Söndüreceğimizi umduk ama yeterli müdahale edemedik.
Gözümüzün önünde can verdi ağaçlarımız. Yılda 700-800 kilo zeytin yağı aldığım üç tarlamda yaklaşık 300 zeytin ağacımı kaybettim. Benim tek geçim kaynağım buydu. Yıllarca balıkçılık yaptıktan sonra köyüme dönerek ata mesleği olan zeytincilik yapmaya karar vermiştim. Dört kuşaktır sürdürdüğümüz zeytincilik yöremizin en önemli geçim kaynağı. Şimdi bu değerli ağaçlarımı tekrar nasıl kazanırım? Geri dönülmez zarar gördük. Zeytincilik yapamazsam hayatımı nasıl sürdüreceğim, bilemiyorum. Maddi destek olmazsa bu sıkıntıyı atlatamayız” dedi.
Yangında çok sayıda zeytin ağacı yanan Bayır Mahallesi’nde hüzünlü bekleyiş sürüyor.
‘Yangından korkuyoruz’
Dağ yerleşimi olduğu için en büyük sorunlarının ulaşım olduğunu belirten Karçam, 2006 yılında aynı yerde çıkan yangında da evlerinin yok olma tehlikesi geçirdiğini vurguladı. Orman yangınlarından çok korktuklarını ve her yangının geri dönülmez yaralar bırakarak söndürüldüğünü söyleyen Karçam, “İki büyükbaş hayvanım var. Hayvanlarımız nereye yayılacak? Otlayacakları mera, çayır kalmadı. Bodrum Belediyesi’nin ve yardımseverlerin gönderdiği samanları alarak idare edeceğiz. Dağ köyünde yaşamanın zorluklarına tahrip olan doğal alanlarımız eklendi” diye konuştu.
YARIN: “Arı kovanlarımızla birlikte geçmişimiz kül oldu”